![]() |
![]() |
2021-02-12
Munzur Çem
1938 Ağıtlarında Zirve Noktası: „DERÊ LAÇİ“ (LAÇ DERESİ)
Bu ağıta değinmeye başlarken önce kimi okuyucuların da merak ettiği „Derê Laçî“ adının nereden geldiğine ilişkin soruya açıklık getirmeye çalışayım. Laç, Laç Deresi’ne yakın mesafedeki Pîlvank köyü halkından biridir. Bu kişi, Dersim’de çokça yapıldığı gibi, kış aylarında köyü terk edip derede bulunan „gome“ (kom) gidiyormuş. Bir kış günü çiğ gelip Laç’i götürmüş cesedi ancak aylar sonra kar eridiğinde bulunmuş. Bu olaydan sonra dereye onun adı verilmiş ve böylece „Derê Laçî“ adıyla anılmış.
Başından beri üzerinde durmaya çalıştığım örneklerden de anlaşılacağı gibi, yöre halkı duygu ve düşüncelerini ya da değerlendirmelerini lawiklar vasıtasıyla sansürsüz bir şekilde aktarıyor. Bu lawikları ya da ağıtları yaratanların falan kes ya da devlet ne der, ne düşünür diye bir dertleri pek yok. Onlarda kahraman kaharman, hain hain, akıllı akıllı, çıkarcı çıkarcı, aptal aptaldır.
Bana kalırsa Hewayê Derê Laçî ya da Lawıka Derê Laçî, 1937-38 soykırımıyla ilgili ağıtlar içerisinde zirvede yer alan bir eserdir. Bir katliamı, bir soykırımı bu kadar net ve olayın farklı yanlarını bu kadar uyumlu bir şekilde dile getiren edebi bir ürün zor bulunur.
Dr. Yektan Türkyılmaz 13.11.2017 tarihli „biamag“ sitesinde yayınlanan „Asmên ra Roz Vıneto: Yimami'nin Ağıtları Soykırım İncelemelerine Neleri Hatırlatıyor?“ başlıklı makalesinde „Hewayê/Lawika Derê Laçî“ ile ilgili bilimsel bir analiz yaptı. Yanılmıyorsam bu, 1938 ağıtlarıyla ilgili olarak bi çerçevede yapılan ilk analizdi. Türkyılmaz’ın yorumlarında katılmadığım kimi noktalar olsa ve alıntıladığı kırmanca tekstlerde kendisine ait olmayan eksiklikler bulunsa da makaleyi çok önemli bulduğumu belirtmek isterim.
Türkyılmaz’ın, Lawika Derê Laçî’nin yayınlandığı kaynaklara ilişkin yazdıklarına ise bir kaç ekleme yapmak gerekiyor. 1970 yıllından beri yakından izlediğim kadarıyla Derê Laçi dahil, 1938 ağıtlarını kasetlerde ilk okuyan kişi sanatçı Zılfî Selcan’dır. 1977’lerde Zılfî’nin Avrupa’da yapılmış kasetlerini Türkiye’de dinlediğimizi hatırlıyorum. Hata bunlardan bir kaç tanesini tekst olarak yazmış ve yine onun imzasıyla Özgürlük Yolu dergisinde yayınlatmıştım.
KOMKAR’ın desteğiyle yapılan Zılfî’ye ait kasetler sonraki yıllarda özellikle de Almanya da oldukça yaygın bir şekilde dağıtıldı. Ayrıca, Zılfî’nin kendisi de 1980’lerin başlarına kadar Newroz geceleri başta olmak üzere birçok kitlesel etkinlikte bunları söylüyordu. Türkyılmaz’ın de bahsettiği gibi Berhem Yayınları bu ağıtın bir varyantına „Dersim Türküleri-Tayê Lawikê Dêrsımi“ adlı kitabında yer verdi (1992). Ondan bir yıl sonra (1993) Munzur Çem imzasıyla yayınladığım „Tayê Kılamê Dêrsimi“ adlı kitabımda Lawika Derê Laçî’nin 3 ayrı versiyonu yer alıyor. 2003 yılında Deng Yayınları tarafından İstanbul’da yayınlanan „Hewara Dêrsimî“ adlı çalışmamda ise 4 varyant var. İkinci cildi 1991 yılında yayınlanan ve çok sayıda görgü tanığı ile konuşularak hazırlanmış Gülümse Ey Dersim romanım, kanımca bu güne kadar yapılmış çalışmalar içerisinde,1937-38 Dersim geneli gibi Derê Laçî direnişinin değişik sahnelerine de en yakından ayna tutan yazılı kaynak niteliğindedir.
Dengbêj Serdar, 1985’lerden bu yana Dersim ağıtlarını, tıpkı Zılfi gibi otantik haliyle başarılı şekilde okuyan sanatçılarımızdandır. Silo Qiz bir yana, aynı konu ile ilgili olarak Hüseyin Doğanay, Veysel Boruç, Rayver Heylo, Hasan Yıldırım, Daimi gibi sanatçıların adlarını da katkı sunmuş sanatçılar arasında anmak gerekir.
Neyse, kaynaklarla ilgili bilgilendirmeyi burada noktalayalım ve yeniden dönelim Lawika Derê Laçî’ye.
Sözleri ve müziği Welîyê Usênê Îmamî (Welîyê Wuşenê Yimamî)’ye ait ağıtın bütün varyantları, Dersimlilerin durumunu ya da hallerine ilişkin gerçekçi bir tespitle başlıyor. Ağıtın, elimde bulunan 4 varyantında (202) bu konuya değinen satırlar aşağı yukarı aynıdır:
„Halo halo, hal yaman o“ ya da „Wela wela, hal yaman o,“
Ordî amo dormê qapan o
Cayê welaxe ma nêdano,“ dörtlüğüyle başlıyor ağıt varyantları.
Ancak, ben burada sözünü ettiğim 4 varyanttan biri olan Varto’lu Dewrêş Baba’ya ait varyantı sonraya bırakıp ilk elde Welîyê Uşêne İmamî’ye ait varyantlarla başlamak istiyorum:
Varyant I
Wela wela wela yaman o
Ordî amo, dormê ma qapan o
Çê aşîrû birijîyo
Kes dest ra ma nêdano
Şêrê Derê Laçî
Tede miz (203) û duman o
Türkçesi
Ah halimiz yamandır
Ordu gelmiş, etrafımız kapalı
Yıkılsın aşiretlerin evi
Kimseden destek gelmiyor
Gidin Laç deresi diyarına
Sis ve dumana gömülü
Varyant-II
Hala bêrê halê ma çi yaman o
Ordî esto ma ser
Dormê ma qapan o
Şêrê dîyarê Derê Laçî ser
Tede şîn û şîwan o
Türkçesi
Gelin görün, ne yamandır halimiz
Ordu kuşatmış bizi
Etrafımız kapalı
Gidin Laç Dersi Diyarına
Sis ve dumana gömülü
Varyant-III
Ax de halo halo
Halê ma yaman o
Ordî esto ma ser
Cayê welax (204) ma nêdano
Hala şêrê dîyarê Derê Laçî
Tede şîn û sîwan o
Türkçesi
Ah, halimiz yaman
Ordu kuşatmış bizi
Nefes aldırmıyor
Hele gidin Laç Deresi diyarına
Yas ve çığlıkla dolup taşıyor
Görüldüğü gibi Laç Deresi’ndeki durumu da her 3 varyantın giriş bölümünde yine aynı satırlarla tanımlanıyor. Derenin „mız (sis) ve duman“la örtülü olması ya da oradan „şîn û şîwan“ (yas ve çığlık) haykırışlarının yükselmesi, yaşanan dehşeti dile getiren ortak satırlardır.
Çevredeki birçok aşiretten yardım görememek hatta onlardan kaynaklanan ihanetle karşılaşmak, Laç Deresi ağıtında direnişe katılmayan Dersimlilerin tutumunu eleştiri tarzında dile getirilen ortak noktalardan bir diğeridir:
Varyant-I
Çê aşîrû birijîyo
Kes dest ra ma nêdano
(…)
Çê aşîronê xayînû birijîyo
Qirkerdena ma da risvet û pere
Türkçesi
Evi yıkılsın aşiretlerin
Kimse el vermiyor bize
(...)
Evi yıkılsın hain aşiretlerin
Katledilişimizi rüşvet ve paraya çevirmişler
Varyant-II
Heq adirê aşîrû wedaro
Kes ma rê alaqutare (205) nêvano
Bextê aşîrû birijîyo
Kes ma rê alaqutare nêvano
Türkçesi
Tanrı ocağını söndürsün aşiretlerin
Kimse „Allah kurtarsın“ demiyor bizim için
Bahtı yıkılsın aşiretlerin
Kimse „Allah kurtarsın“ demiyor bizim için
Varyant-III
Vatê“ Heq adirê aşîrû wedaro
Kes ma rê alaqutare nêvano
Türkçesi
Tanrı ocağını söndürsün aşiretlerin
Kimse „Allah kurtarsın“ demiyor bizim için
Lawikin bütün varyantlarında, Derê Laçî ve çevresinde savaşan Demenanlı silahşörlerin kahramanlıkları hayranlıkla ve gururla dile getirilir. İvîsê Seykali adındaki genç silahşor ise bunlar içerisinde en ön planda olan kişidir. O kadar ki adı adeta direnişin sembolü halini gelmiş olan İvis, Türk ordu birliklerinin dikkatini çok çeken ve açıkça ifade edilmese de hayranlıkla bahsedilen ve çokça korkulan bir yiğittir.
İvis, sadece korkusuz bir savaşçı değil, o aynı zamanda çok güzel sesi olan Dersim halk ezgilerini çok güzel söyleyen bir direnişçidir.
1975-76’lı yıllarında bölgede Gülümse Ey Dersim romanım için saha çalışması yaptığım sırada, İvis’in, 1938’deki çatışmalar sırasında silah arkadaşları tarafından eleştirilmesine rağmen çatışma anında türkü söylemeyi bir kurala dönüştürdüğünü hemen hemen konuştuğum herkesten duymuştum. Anlatılanlara göre bu onun bir özelliğiymiş. Hatta bir gün o bölgede bulunan en yüksek rütbeli Türk komutan onun söylediği ezgileri duyunca, yanında bulunan Halvorîye’li Mistê Sûre vasıtasıyla, kısa bir ateşkes önerisinde bulunuyor ve bir kaç türkü söylemesi için ricada bulunuyor. İvis ise bu öneriyi kabul ediyor ki Gülümse Ey Dersim’de bu olay roman diliyle aktarılmaktadır. Aynı konuya ağıtın bütün varyantlarında değinilmektedir:
Varyant-I
İvisî xo sano Pulê Pîl Xatune
Hem dano pêro hem qeydû vano
Gos dê vengê İvisî yeno
Şêrê mi hala se vano:
Vano:
„To hîrê ordî ontê ma ser
Axirî dîn îslam o
Destê Heqî dame pêro
Ordîyê to ra nefer nêverdame“
Türkçesi
İvis Pluê Pîl Xatune’yi tutumuş
Hem dövüşüyor hem türkü söylüyor
Sesi geliyor İvis’in
Yiğidim ne diyor hele
„Üç ordu ile kuşatmışsın bizi
Ne de olsa İslam dinindeniz
Tanrı izin verirse dövüşür
Nefer bırakmayız ordundan“
Varyant-II
İvisî Axayê mi
Xo sano dîyarê Pulê Pîl Xatune
Hem dano pêro hem pa qeydû vano
Ax Alay Qumendanî xo sano Dara Tole
Bêbext pusula ra nîya dano
„Gos dê vengê İvis axayî (206) yeno
Cuwavê alayû çiturî dano.“
Vano:
„To hîrê ordî ontê ma ser de
Nêvana axirî dîn îslam o
Heqî ke dest da dame pêro
Nafa ordîyê to ra
Tek neferî nêvardame“
Türkçesi
İvis axam
Tutmuş Pulê Pil Xatune’yi
Hem dövüşüyor hem türkü söylüyor
Ah, Alay Kumandanı Dara Tole’ye yerleşmiş
Kaleş dürbünle bakıyor
„Dinleyin İvis axanın sesi geliyor
Alaylara nasıl yanıt veriyor hele“
Üç ordu sürdün üstümüze
Bu kez tek nefer sağ bırakmayız ordundan“
Varyant-III
Ordî qumandanî usto ra dîyarê pulî
Pusula ra nîyadano
Vano:
„Vengê İvisî yêno
Ax nê no zalim (207) heqa ma de se vano?“
Vano:
„Zalim to hîrê ordî ontê ma ser
Heqî ke dest da ma
Ordîyê to ra neferî nêverdame.“
Türkçesi
Ordu kumandanı Tepeyi tutmuş
Dürbünle bakıyor
„İvis’ın sesi geliyor
Ah,, zalim neler söylüyor hakkımızda, diyor.
„Zalim, diyor
Üç ordu ile kuşatmışsın bizi
Tanrının izniyle
Ordundan tek nefer bırakmayız geriye
Ağıt’ın bütün varyantlarında direniş önerilir ve yüceltilirken, direnmeme ya da boyun eğme yerilmektedir. Ancak bunu yaparken devlet ordusunun sayıca çok oluşuna vurgu yapılmakta, öldürülmekle bitmeyeceği de dile getirilmektedir.
Varyant-I
Destê xo ra xo mecêrê
Sar ma rê qolaye vano
Pepûg bêro binîso
Cêncûnê ma rê biwano
(…)
Türkçesi
Ellerinizi kenetleyip beklemeyin
El-alem yadırgar bizi
İbibik kuşu gelsin konsun
Ötsün gençlerimiz için
(...)
Varyant-II
Derê Laçî bivêso
İvisê mi çet o
Derê Laçî bivêso
Bira qirvan çet o
Ordî urzno ra amo
Dorme ro ma gureto
Destê xo ra xo mecêrê
(...)
Kam ke ma ra bimiro
Ci rê saltanet o
(…)
Türkçesi:
Yansın Laç deresi
Çetedir İvis’im
Yansın Laç deresi
Babası kurban çetedir
Yola çıkarılmış ordu
Kuşatmış bizi
Ellerinizi kenetleyip beklemeyin
(...)
Saltanattır
Ölüm bizim için
Varyant-III
Lazê mi dest û bojî semernê we
Koto ra wertê tavure
„Biko!
Lerze meke, raver meso, rew memire
Ordîyê zalimî zaf o
Dînya ma ser o kerda sojîya sûre
Türkçesi
Sıvamış kolları oğlum
Dalmış tabura
Oğlum!
Acele etme, öne çıkma, ölme erken
Zalimin ordusu çok
Dünyayı üzerimizde
Çevirmişler kızgın bir saca
Varyant-I
Şêrê Derê Laçî ser
Tede danê pêro gayê şîyayî (207)
Miz duman o
(…)
Türkçesi
Gidin Laç Dersinin başına
Vuruşuyor yiğitler
Sisi ve dumandır her yer
(...)
Îvis axayê mi vano:
„Pêro dê!
Dame pêro
Merdis karê camêrdan o“
(…)
İvis axam:
„Döğüşün!
Döğüşüyoruz
Ölümü göğüslemek yiğit işidir
(...)
Ax Laçî ver de
İvis axayê mi şuya sûre
İvis axayê mi dest û bojî semernê we
Kewto ra weratê ordî û tabure
Lerze meke İvis axayê mi
Ordîyê hokmatî zaf o
Dînya ma ser o kerda sojîya sûr e
Ah Laç’ın önden
İvis ağam geçer kızıl bir sırt
Dalmış ordu ve taburlar arasına
Acele etme İvis ağam
Hükümet askeri çok
Dünyayı üzerimizde
Çevirmişler kızgın bir saca
Varyant-II
Derê Laçî ver ra
İvis axayê mi sono kert o
Merdena koyî persenê
Ma rê çef û saltenet o
Kamê ma ke na kowû ra bimiro
Roza İmam Usênî de cayê xo cenet o
Qir keme qir nêkeme
Ax zof o, ordîyê dewlet o
Türkçesi
Laç Deresî önünden geçer İvis axam
Bir geçit
Şu dağlarda ölümü sorarsan
Keyif ve saltanattır bizim için
Bizden kim ölürse bu dağlarda
İmam Hüseyin gününde cennettir yeri
Öldürüyoruz durmadan
Ah çoktur,
Bitmiyor, devletin ordusu.
Çeme Mizurî (Munzur Nehri)’nin ceset taşıdığına ilişkin vurgu, Dersim ‘deki katliamın boyutlarını ortaya koyan sembol terimlerden biridir.
Varyant-I
Ordîyê hokmatî zaf o
Cayê welaxe ma nêdano
Çemê Mizurî cendeg û lesû ano.
Türkçesi
Çoktur hükümetin ordusu
Nefes aldırmıyor bize
Munzur Çayı cesetler, bedenler taşıyor.
Kanımca ağıtın en önemli, en dikkat çekici yanlarından biri, onun aşiret kavgası değil de Kırmanclarla yani Kürtlerle „Zalim Türklerin“ bir hesaplaşması olduğunun dile getirilmesidir:
Derê Laçî bivêso
İvisê mi gavan o
Bira pêro dê
Na qewxa aşîre nîya
Merevê kirmancan (208) û zalimanê tirkan o.
Türkçesi
Yansın Laç deresi
İvis’ım çetin bir uçurum
Dövüşün kardeşler
Aşiret kavgası değil bu
Kürtlerle zalim Türklerin kavgasıdır bu
Bir başka varyantta ise aynı satır„No merevê camêrdan o“ (Bu yiğitlerin hesaplaşmasıdır) şeklinde geçer.
Peki direnilmemesi halinde neler olacak, başlarına neler gelecek; buna ilişkin olarak tüm varyantlarda dile getirilen tespit aynı içeriktedir:
Varyant-I
Çê aşîronê xayînû birijîyo
Qirkerdena ma da risvet û pere
Sima ke teselîya xo ma ra gurete
Meste-bîro halê sima
Jê halê hermenîyan o
Türkçesi
Yıkılsın hain aşiretlerin evi
Katlimizi rüşvet ve paraya çevirmişler
Bizden yana umut kalmadığında
Yarın-öbür gün haliniz
Ermenilerinki gibidir
Varyant-II
Aşîrû ra vazê
Nika ke teselîya xo
Ma demenû ra gurete
Meste-bîro goçê sima
Zê goçê hermenîyan o
Türkçesi
Söyleyin aşiretlere
Susturdular mı biz Demenan’ı
Yarın-öbür gün
Sürülürsünüz tıpkı Ermeniler gibi
Varyant-III
Vazê!
„Heq adirê aşîrû wedaro
Kes ma rêalaqutare nêvano
Nika ke teselîya xo ma ra gurete
Cêreno ra kokê sima ano
Nika ke teselîya xo ma ra gurete
Goçê sima goçê hermenîyan o
Türkçesi
Söyleyin!
Tanrı ocağını söndürsün aşiretlerin
Kimse Allah kurtarsın demiyor bizim için
Kırdılar mı direnişimizi
Dönüp kökünüzü kurutacak sizin
Kırdılar mı direnişimizi
Sürülürsünüz Ermeniler gibi
Ağıt Laç Deresi çevresindeki direnişin kahramanlarını, hak ettikleri övgü ve yüceltmelerle tanıtıp anmaktadır.
Direniş sembolü haline gelmiş olan İvis ile ilgili övücü belirlemeler, yukarıda aktardığım tekstin birçok yerinde geçiyor. Ama ona ek olarak yeri geldikçe, başka bazı demenanlı kahramanların isimleri verilmekte ve savaşçı yeteneklerinden övgüyle bahsedilmektedir.
Varyant-I
Qemerê Hesenî (209) verê mixara de gino war aro
Malo şêrê min ê beran (210) o
Hesê Kalî kuno qewxa
Bêşlîyû ve doşî ano
Hemê Civê Kejî persenê
Xismê ordî û tavuran o
Türkçesi
Qemerê Hesenî düşmüş mağara ağzında
Hey gidi Beran yiğidim
Hesê Kali kavgaya giriyor
Sırtında beşlilerle dönüyor
Hemê Civê Kejî sorarsanız
Ordu ve taburların dengidir.
Varyant-II
Qemerê Hesenî verê mixara de gino war aro
Şêrê min ê beran o
Hemedê Civrayîlî (211) dano pêro
Surr ve surr beşlî (212) hermeyî ser ano
Hesenê Kalê Goncî persenê
Gayê min o şîya
Dormê ordî de çîv dano
Alîyo Qizo lazê Hemê Mîrzê Silî
Heq zono dengê qetaran o
Türkçesi
Qemerê Hesenî düşmüş mağara ağzında
Hey gidi Beran yiğidim
Hemedê Civrayîlî dövüşüyor
Omuzunda demet-demet beşlilerle dönüyor
Hesê Kalê Goncî’yi sorarsanız
Yiğidim,
Oradan oraya koşuyor askeri birliklerin çevresinde
Hemê Mîrzê Silî’n in oğlu Alîyo Qiz
Tanrı şahittir, katarlara (213) denk
Varyant-III
Qemerê Hesenî gino mixarî ver o
Şêrê min o beran o
Hesê Gewe persenê
Xismê tavuran o
Hemedê Civrayîlî persenê
Dormê ordî de çîv dano
Derê Laçî ağıtı, istila ve direniş arasındaki hesaplaşmayı öylesi bir ustalıkla işlemektedir ki hayranlık duymamak elde değil.
Varyant-I
Ma hêfê az ve azê (214) xo gureto
Qir keme qir nêkeme nêqedîno
Ordîyê dewlet o
Kam ke ma ra bimiro
Ci rê saltenet o
Laçî ser o dame pêro
Asmên ra roz vineto.
Türkçesi
(...)
İntikamımızı almışız nesiller boyu
Öldürüyoruz durmadan ama bitmiyor
Devlet ordusudur.
Ölüm,
Saltanattır bizim için
Laç için dövüşüyoruz
Gökte donakalmış güneş
(214) Az: 1. Bitkilerde fide, sürdü, yeni çıkan dal 2. nesil, kuşak. az ve az: nesiller boyu.
„ Asmên ra ru vineto“ (Güneş gökte donakalmış) ya da „durmuş!“ Neyi ifade ediyor? Nefesi mi tutuldu güneşin? Şaşkına mı döndü? Yoksa gerçeği görüp tarihin bu acımasız sayfasına şahitlik etmek için mi durdu? Welîyê Usênê İmamî’nin bunlardan birini ya da hepsini düşünmüş olması mümkün. Ama bence vermek istediği asıl mesaj yaşamın kendisiyle ilgilidir. Dengbêj bu bir tek satırla Laç Deresi’nin dramını aynada gösterir gibi gösteriyor insana. Güneşin durması, yaşamın sonu, yani bittiği yerdir onun için. Yaşam durduğu için güneş te durmuş!
Okuyucu bu duyguyu sırf bir fantezi saymasın. Ben de şahsen Laç Deresi görgü tanıklarını dinlerken zaman zaman bu duyguya gömülüp kaybolmuşumdur. Kulakları sağır eden top ve silah sesleri ile insan çığlıkları vadinin derinliklerinde yankılanırken, bir yandan da bir an gelir ki sonu gelmez bir sessizliğe gömülür, kaybolursun. Ne kulağının dibindeki patlamaları duyarsın ne de yırtmak istercesine vadilerin sarp kayalıklarına çarpan çığlıkları. Ölüm ile yaşamı buluşturan kesişme noktasıdır bu.
Kanımca bu güne kadar yapılan çalışmalar içersinde Lac Deresi dramını en yakından mercek altına alan, en detaylı anlatan Gülümse Ey Dersim romanımın bir yerinde onunla ilgili şunları yazmaktayım:
„Yeni bir günde yer gök zangır zangır titriyordu. Ateş girmiş, yakıyordu Dersimi sanki. Dinmeyen silah sesleri arasında ölüm ve yaşamı birbirinden ayıran bir kılıç keskinliğindeki çizgi üzerinde bir boğuşmaydı sürmekte olan. Bu, yorgun mu yorgun, uykusuz mu uykusuz ve terden sırılsıklam, saçı-başı birbirine karışmış, çehreleri dağları kadar çetin ve direngen, nasırlı elleri çağdaş bir makinaya taş çıkartacak ölçüde hünerli, ayakları çıplak kan-ter içindeki insanların modern silahlarla donatılmış koca bir orduya ve onun arkasındaki devlete karşı iki yıldan beri verdikleri soylu kavgadan sıradan bir halkaydı. Acıma duygusunun, yaşama hakkına saygının işgalcinin çizmeleri altında ezildiği bir mücadele… Öldürmek için ölümü göğüslemenin yadırganmadığı, korku vermediği bir hesaplaşma… İçerisinde yer alanların beyinleri, bedenleri ve ruhlarıyla kendilerini adadıkları bir serüven… Özcesi, bir isyandı tepeden tırnağa sürmekte olan… İsyan halindeydi dağları, vadileri, bitkisi, hayvanı ve insanıyla Dersim… İsyan ediyordu mavi göğü, berrak suları, yalçın kayalarıyla kutsal toprak… Binlerce yıllık özgürlüğünü, başı dik alnı açık yaşamanın güzelliğini elden kaçırmamak için; zulmü haksızlığı, köleliği kucaklamış olmamak için isyan ediyordu evliyalar yurdu. Ve işte bu ortamda kurşun yağıyordu dağa, taşa, dereye... Gökten dolu yağarcasına vuruyordu ağaçları, çiçekleri, güzelim otları ve her şeyi… Vurulanı vuruluyor, vurulmayanı korkup kaçıyordu kekliğin, kara kartalın, kurdun, ayının ve güzel gözlü ceylanın. Ağaç ölüyor, çiçek ölüyor, hayvan ölüyor, insan ölüyordu Dersim’de… Dersim bir acı, Dersim bir sevda, Dersim yazılmış ama daha da yazılacak olan bir destandı.“
Laç Deresi Direnişine Bir Katkı da Varto’dan: DÊRSIM
Yaşlı Vartolulara „1938 kırımından haberiniz nasıl oldu?“ diye sorduğumda aldığım yanıt hemen hemen her zaman aynı oldu:
-Rojê xebere amê, vake Dersim de miletî qir kenê (Birgün haber geldi, Dersim’de halkı katlediyorlar,) dediler.
-Ma şima ke na xebere girewte sekerd? (Bu haberi aldığınızda ne yaptınız?)
Yanıt çaresizliğin ifadesi:
-Ma ma se bikeme bira-bira. Çîyê ma dest ra nêamêne. Camerdan destî kerdi xo ver ra nîştî ro, cênî kî boyna berbayî. Ma zobîna çîyê nêkerd. (Ne yapabilirdik ki be kardeşim. Elimizden gelen bir şey yoktu. Erkekler ellerini göğüslerinde kenetleyip dururken kadınlar habire ağladılar.)
İşte Varto’lu kadınların gözyaşları yıllar sonra o yörenin dengbêjlerinden Dewreş Baba’nın dudaklarından dökülen sözcüklere ve sazının tellerine süzülüp yöre halkına ulaştı.
Onun dizeleri, doğal olarak olayların içerisinde yaşayanlarınkinden biraz farklı bir kalıpla çıkıyor ortaya. Her şeyden önce o, Dersim ağıtlarına hakim olan lokal bir olayı aktarmakla sınırlı kalmıyor; Hıdır Ağa ağıtında olduğu gibi genel olarak Dersim’den bahsetmekle başlıyor satırlarına:
Mi va yaman o, Heqo yaman o (215)
Şerê Dêrsimî şerêde giran o
Henî bîyo, bira birayî ser o ifade dano
De wayî, wayî, way liminê
De wayî, wayî, roja sîyaye
(…)
Türkçesi
Yamandır dedim, Tanrım halimiz yaman
Dersim cengî ağır bir cenk
Öyle ki, kardeş kardeş aleyhine ifade veriyor
Vah vah, vah başıma
Vah vah kara gün
Ele geçmemek için insanların kendilerini Munzur Çayına attıkları öteden beri bilinen ve Dersim 1937-38 ile ilgili anlatımların da değişmez temalarından birini oluşturuyor ki Dewreş Baba’nın dizelerinde de bunu görüyoruz:
Mi va hewrî vecîyayî hewrê sîyayî
Tayê Dêrsimî ser ra bîyê vilayî
Aşîra wuşêna (216) û Demena kerda çar cayî
De wayî wayî, way liminê
De wayî wayî, roja sîyaye
Türkçesi
Dedim bulutlar çıktı kara bulutlar
Dedim dağılmışlar Dersim semalarına
Wuşênan ve Demenan aşiretleri saçılmış dört bir yana
Vah vah, vah başıma
Vah vah, vah kara gün
Mi va hewrî vecîyayî hewrê sûrî
Mi va, tîyareyî Dêrsimî ser ra nêkuwnê dûrî
Vanê, çevres çêna bakîreye destê jubînî gureto
Xo esto Çemê Mizurî
De wayî wayî,way liminê
De wayî wayî, roja sîyaye
Türkçesi
Dedim bulutlar çıktı, kızıl bulutlar
Dedim uçaklar uzaklaşmıyor Dersim semalarından
Derler ki kırk bakire kız el-ele tutuşup
Atmış kendilerini Munzur’a
Vah vah, vah başıma
Vah vah, vah kara gün
Laç Deresi ağıtında, Demananlarla birlikte direnişinden bahsedilen aşiret, komşu Heyderan (Haydaran) aşiretidir.
Açıktır ki Dewrêş Baba „çewres çêna bakîre“ derken sözcüklerini bilerek seçiyor. Bunun bir nedeni, evlilik çağına gelmiş ya da yeni evli gençlerin ölümünün, toplumu çok etkileyen, çok acı veren bir ölüm olmasıdır. İkincisi, dengbêj burada yine toplum için çok rahatsız edici olan tecavüzden duyulan korku ve bu korkuyu dile getiriyor. Dersim halkı için bu öylesine küçük düşürücü, öylesine yüz kızartıcı bir durum ki kadınlar ve genç kızlar böyle bir durumla karşılaşmaktansa yaşamlarına son vermeyi tercih ediyorlar.
Ordunun kendilerini kuşatmaya alması ve adeta nefes aldırtmaması Dewrês Baba’nın dizelerine de yansıyor. Ayrıca yapılan eylemin soykırımcı niteliği, onun sözlerinde de çok açık şekilde göze çarpıyor:
Mi va yaman o, Heqo yaman o
Ordî gureto ma ser ra dorme qapan o
Cayê de ra û olaxe ma nêdano
Ê ma nafa qirkerden a, dayê hetê ra kok û ferman o
Türkçesi:
Dedim, yamandır, Tanrım halimiz yaman
Ordu kuşatmış bizi, etrafımız kapalı
Hiç bir yerde yol ve olanak vermiyor
Bize düşen bu kez, kırım,
Vay anam kökten yok etme fermanıdır
Ağıtın elimde bulunan öteki 3 varyantında olduğu gibi, Dewrêş Baba’ya ait varyantta da, ölen ya da çatışan Demenanlı savaşçılar yiğit anlamındaki „şêrê beran“ terimiyle nitelendiriliyorlar:
Hala şêrê wertê erz û eyalî şîn û şîwan o
Qemerê Cibrayîlî (217) verê mixara de gino war ro
Xilemanê* şêrê min ê beran o
İvis’ın savaşırken şarkı söylemesi, Dewrêş Baba’ya ait varyantta da yer alıyor:
Va „İbîşê Seykalî xo şanito Pulê Pîlxatune
Hem dano pêro hem qeyda vano.“
Türkçesi
İbişê Seykalî Pîlxatune tepesini tutmuş
Hem dövüşülüyor hem türkü söylüyor.
Dipnotlar
202) Çem, Munzur, age. s. 204-212
(203) Miz: Mij, duman
(204) Welax: Bu sözcüğün toprak anlamına gelen „wele“ ve „ax“ sözcüklerinden oluşan bileşik bir terim olması mümkün. Burada „yer“ ya da „barınabilecek bir yer“ anlamında kullanılıyor olması da bu ihtimali güçlendirmektedir.
(205) Alaqutare: Türkçe „Allah kurtarsın“ ın Kırmanccaya uyarlanmış formu.
(206) İvis, ağalık sıfatına sahip biri değil, halk arasında kendisini bu sıfatla çağıran da yok. Ancak ağa olmasalar da yetenekli kişilerden „ağa“diye bahsetmek, Dersimli dengbejlerin zaman zaman baş vurdukları bir yüceltme yöntemidir ki Silo Qız’da bunu sıkça görüyoruz.
(207) Zalim Kirmanccada iki anlama gelir ve burada da her iki anlamda kullanılmış. Türk komutanın ağzından „Ax nê no zalim heqa ma de se vano?“ denirken, İvis’in silahşorluğu ve cesareti; yani yiğitliği vurgulanmaktadır. İvis’in ağzından „Zalim to hîrê ordî ontê ma ser“ derken ise „zalim“ kastedilen komutanın gaddarlığı ve zulümkarlığıdır.
(207) „Gayo sîya“nin kelime olarak anlamı„siyah öküz“dür. Dersim kırmanccasında bi terim güçlü, cesur, yiğit anlamında kullanılıyor. Burada gecen „Gayê Sîyayî“ çoğul formdur (yiğitler, kahramanlar)
(208) Kirmanc, Kırmancca (Zazaca) konuşan Dersimlilerin „Kürt“ anlamında kullandıkları etnik terimdir. Bu terim, 1938 üzerine yakılmış birçok ağıtta geçmektedir.
(209) Qemerê Hesenî: Demenanli silahşorlardandır. 1938’de sadece Demenan aşiretine mensup olanlar Laç deresine sığınmışlardı. Uzak-yakın; çevre bölgelerden de oldukça kalabalık bir kitle oraya sığınmıştı. Onca insanın ihtiyaçlarını her hangi bir kargaşaya yol açmadan karşılamak oldukça çaba isteyen zor bir işti. İşte bu zor görevi üstlenmiş kişi Qemerê Hesenî’ydi. 21 Temmuz 1938 günü asker Laç Deresi yamaçlarına ulaştığında mağaradakilerin haber yoktu. Bu nedenle gafil avlandılar ve mağaranın ağzına kısmına isabet eden ilk top mermisi, kalabalığın üzerine düşmüştü. Konuştuğum görgü tanıklarının tamamı, o merminin düştüğü yerde 72 ceset saydıklarını söylemişlerdi bana ki ölenler arasında Qemerê Hesenî de vardı.
(210) Şêrê beran, Dersim’de Kırmanccasında oldukça sık kullanılan ve „cesur“, „becerikli“, „korkusuz“ ve „yiğit“ anlamına gelen bir terimdir. Bilindiği gibi „şêr“in Türkçe karşılığı „aslan“, „beran“ ise Kurmancca „koç“ demektir.
Bu anlamda kullanılan diğer bir terim ise „Şêrê Berîye“dir. Berîye, Kirmancca (Zazaca)da „sıcak yer“, „yerleşme ve yaşamaya uygun yer“ anlamına gelir. Newroz ya da öteki şenliklerde halkın eğlenmek amacıyla gittiği nispeten daha sıcak yerler de bu adla anılır. Bu tür yaşamaya elverişli yerler hayvan besiciliği ile de ilişkilidir. Kürtçedeki süt sağıcı kadınlar için kullanılan Kırmancca sözcüklerden biri de „berîye“dir.
(211) Hemedê Civrayîlî: Hemê Civê Kejî
(212) Beşli. Seri atış yapabilen bir tüfek. Genellikle 5 mermi aldığı ve peş peşe aralıksız atabildiği için bu adla biliniyor.
(213) Burada bir arada giden asker dizisi, askeri birlikler
(214) Az: 1. Bitkilerde fide, sürdü, yeni çıkan dal 2. nesil, kuşak. az ve az: nesiller boyu.
(215) Kocadağ, Çeko, Kırmancca kültür dergisi Vate, sayı 3’den nakleden Çem, Munzur, age. s.213.
(216) Dewrês Baba burada Wuşênen/Ûsênan) aşiretinden bahsediyor ancak Kurêşan aşîretinin bir kolu olan bu aşiretin 1937-38 direnişine silahlı herhangi bir katkısı yok. Üstelik aşiretin ünlü silahşorlarından Çamurek’li Zeynel Çavuş örneğinde olduğu gibi, devletin yanında yer alanlar da oldu. Ne var ki onun sunduğu bu destek sonunda birçok benzeri gibi ölüme dönüşüp yaşamının yitirmesine neden oldu. Zeynel Çavuş, Yêresk (Dallibahçe) karakolunda önce feci bir işkenceye tabi tutuldu, sonra ise süngülenerek öldürüldü. Aynı anda bulundukları yaylaya baskın yapan askerler ele geçirdikleri 18 kişiyi de katlettiler ki aralarında bebekler de vardı.
* “Xiremalo/ê sözcüğünün çekilmiş hali.
Bu sözcüğün 3 anlamı var:
1) Hey gidi! Hey be!
2) Evi yıkılası, ocağı sönesi.
3) Mecazî olarak esas anlamının tersine „evi şen olası , „Ocağı tütesice“ anlamında da söylenir.
Buradaki anlamı „hey gidi!“ „Hey be!“dir. (217) Mağara girişinde öldürülen Qemerê Cibrayîlî değil, öteki varyantlarda da geçtiği gibi Qemerê Hesenî’dir. Qemerê Cibrayîl’in adının diğer bir formu „Qemê Civê Kejî“dir. Qemê Civê Kejî, 38 fırtınasından sağ salim kurtuldu, yanılmıyorsam 1980’lerde öldü.
Deng Dergisi sayı 120
Ad ev Soyad : |
Yorumunuz : |